Türk örf ve adetlerine göre ülkemizde evlilik birliği tesisi, genellikle düğün merasimi ile birlikte gerçekleşmektedir. Bu merasimlerde, toplumumuzca yeni evlenen çiftlere maddi olarak destek sağlanması amacıyla ziynet eşyası takılması yaygın bir gelenek haline gelmiş olup, evlilik birliğinin sona ermesi durumunda ziynet eşyalarının akıbetinin ne olacağı, çeşitli bilgi dezenformasyonları sonucunda son derece karmaşık bir hal almıştır. Bu nedenle en güncel Yargıtay içtihatları ışığında, evlililik birliğinin sona ermesi halinde, ziynet eşyalarının kimde kalacağı sorunu üzerinde bir değerlendirme yapılacaktır.
1. Ziynet Eşyası Kavramı
Ziynet; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup; insanlar tarafından takılan süs eşyası olarak tanımlanmaktadır. Konunuz özelinde ele alındığında ziynet ile kast edilen; düğün merasimleri sırasında takılan; bilezik, kelepçe, kolye, gerdanlık, küpe, yüzük, kemer gibi altın veya pırlantadan oluşan kıymetli madenlerdir. Türk gelenek ve göreneklerinde oldukça yaygın olan; çeyrek altın, yarım altın, cumhuriyet altını ve reşat altını da ziynet eşyası olarak değerlendirilmektedir. Değerli taş ve madenlerin yanı sıra, düğün merasimi nedeniyle verilen para da ziynet eşyası olarak nitelendirilmektedir.
Keza Yargıtay kararlarında, nitelik itibariyle ziynet eşyası olmamakla birlikte düğün sebebiyle verilen birtakım taşınır ve taşınmazların da yine ziynet eşyası olarak kabul edildiğini görmekteyiz.
Ziynet eşyası ile her ne kadar düğün merasimi sırasında takılan takılar anlaşılmakta ise de Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında; düğün öncesinde nişan ve kınada takılan takılar ile Türk toplumunda “çeyiz serme” olarak bilinen eşyaların da ziynet eşyası olduğu kabul görmektedir.
2. Evlilik Birliği Öncesi Takılan Ziynet Eşyalarının Değerlendirilmesi
Ziynet eşyasının evlilik gerekçesiyle verilmiş olması Yargıtay içtihatlarına göre yeterli sayılmış olup, düğün, nikah, kına ve çeyiz serme gibi bir ayrıma gitmeksizin her birinde takılanın ziynet eşyası olacağı sonucuna varılmıştır. Ancak ne var ki Türk Medeni Kanunu m. 142 uyarınca evlenme, kanunda yer alan ifadesi ile “tarafların olumlu sözlü cevap verdikleri anda oluşur”. Eşler arasındaki mal rejimi ise bu andan sonra doğar. Dolayısı ile evlilik birliği tesisinden önce taraflar arasında bir mal rejiminden bahsetmek mümkün değildir. Bu sebepledir ki; evlilik birliği öncesinde öncesinde geline verilen ziynet eşyaları geline, damada verilen ziynet eşyaları damada ait sayılmalıdır. Neticeten; işbu ziynet eşyaları, taraflar arasındaki mal rejimine kişisel mal olarak dahil olmalıdır. Bu temel ayrımı yapmadan genelgeçer bir çıkarım yapan Yargıtay içtihatları isabetli olmamıştır.
3. Evlililik Birliğinin Sona Ermesi Halinde Ziynet Eşyalarının Değerlendirilmesi
Her ne kadar eski Yargıtay içtihatları doğrultusunda kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır şeklinde yaygın bir uygulama alanı mevcutsa da YARGITAY 2. Hukuk Dairesi Esas No: 2023/5704 Karar No: 2024/2402 Karar Tarihi: 04-04-2024 Kararı ile yaygın bir uygulama alanı bulan işbu içtihatta oldukça önemli bir değişikliğe gidilmiştir. İşbu Yargıtay kararının “Değerlendirme” Başlıklı gerekçesinde; “…Dairemizin önceki içtihatları, "aksine bir anlaşma ya da örf âdet kuralı olmadığı takdirde, düğünde kim tarafından hangi eşe ne verilirse verilsin, ne takılırsa takılsın (ziynet eşyası, altın, döviz, TL vs.) bunların hepsi kadına ait sayılır" yönündeydi. Ancak toplumuzun gelenek ve göreneklerinin zamanla değişikliğe uğraması, ekonomik ve hukuksal ilişkilerin dinamik yapısı ve özellikle; düğünlerde kadına özgü ziynet eşyalarının dışında, ortak bir yaşam kurma aşamasında olan eşlere maddî katkı sağlamak amacıyla, ekonomik değeri olan başka şeylerin de takılması/ verilmesi, dikkate alınarak, düğünde eşlere takılan/verilen ve ekonomik değeri olan eşyalarla ilgili davalarda, Dairemizin içtihatlarında değişikliğe gidilmesi zorunluluğu doğmuştur. Bu konuda Dairemizin ilkesel nitelikteki yeni görüşüne göre; "Taraflar arasında ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda anlaşma mevcut ise paylaşım bu anlaşmaya göre gerçekleştirilir. Ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda taraflar arasında anlaşma bulunmadığı takdirde yerel örf ve adetin varlığı iddia ve ispat edilirse bu kurala göre paylaşım gerçekleştirilir. Aksi takdirde erkeğe ve kadına takılan/verilen ve ekonomik değer taşıyan her şey kural olarak kendilerine aittir. Ne var ki takılar içinde karşı cinse özgü (kadına ya da erkeğe özgü) bir şey varsa o cinse verilmiş sayılır. Özgü olma konusunda çekişme varsa ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılmalıdır. Bilirkişi incelemesi sonucunda o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse o şey takılan/verilen eşe ait olur. Takı sandığı/torbasına konulan ekonomik değer taşıyan şeyin aidiyeti konusunda; konulan şey kadına ya da erkeğe özgü bir şey ise o cinse verilmiş sayılır, o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse ortak kabul edilmelidir" yönündedir. Uyuşmazlık, tarafların iddia ve savunmaları da dikkate alınarak bu ilkeler doğrultusunda çözülmelidir…” açıklamasına yer verilmiştir. Özellikle evlilik birliğinin sona ermesi halinde, ziynet eşyalarının nasıl taksim edileceği hususu taraflar arasında anlaşmazlıklara sebep olmaktadır.
İşbu karardan açıkça anlaşılacağı üzere evlilik birliğininin sona ermesi halinde ziynet eşyalarının kimde kalacağı hususu şu şekilde tespit edilmelidir;
1- Öncelikle taraflar arasındaki anlaşmaya göre; anlaşma yoksa, örf ve adete göre paylaşım gerçekleşecektir.
2- Aksi halde kadın veya erkeğe takılan ziynetler kime takıldıysa O EŞE ait sayılacaktır.
3- Ziynet, hangi eşe özgü ise O EŞE ait sayılacaktır. (Örneğin; küpe kadın eşe özgü bir takı iken; kol düğmesi erkeğe özgü bir takıdır.)
4- Özgü olma konusunda gerekirse bilirkişi incelemesi yapılacaktır.
5- Bilirkişi incelemesi neticesinde ziynetin her iki eşe de özgü olduğu belirlenmişse ziynet takılan/ verilen kişiye ait olacaktır. (Örneğin; gram altın, çeyrek altın, tam altın ve reşat altın her iki eşe özgü bir takıdır)
6- Takı sandığı/kesesine konulan ekonomik değer taşıyan şeyin aidiyeti konusunda; konulan şey kadına veya erkeğe özgü bir şey ise o cinse verilmiş sayılır. O şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse ortak mal kabul edilecektir.
SONUÇ
YARGITAY 2. Hukuk Dairesi’nin 2023/5704 E. Ve 2024/2402 K. Sayılı 04/04/2024 tarihli Kararı ile yaygın içtihat birliği değiştirilmiş olup “düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır.” şeklindeki kalıplaşmış uygulama geçerliliğini yitirmiştir. Kararın gerekçesinde de yer bulan şekliyle; toplumuzun gelenek ve göreneklerinin zamanla değişikliğe uğraması, ekonomik ve hukuksal ilişkilerin dinamik yapısı ve özellikle; düğünlerde kadına özgü ziynet eşyalarının dışında, ortak bir yaşam kurma aşamasında olan eşlere maddi katkı sağlamak amacıyla, ekonomik değeri olan başka şeylerin de takılması/verilmesine yönelik içtihat değişikliğine gidilmesi müspet bir yaklaşımdır. Ancak ne var ki toplumsal değişim süreçlerine mercek tutulurken; bütünün faydasına bir bakış açısına sahip olunması gerekmektedir. Zira Türkiye’de feminist bilincin yeni yeni yerleşikleşmeye başlaması ile kadınlar, ekonomik özgürlüklerine büyük oranda kavuşmuşlarsa da toplumumuzdaki her bir kadının şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ekonomik özgürlüğe sahip olduğundan bahsetmek ne yazık ki mümkün değildir. Ziynet eşyaları, pek çok yörede, evlilik birliğinde yaşanacak herhangi bir sorunun varlığı halinde halen bir güvence olarak görülmektedir. Dolayısı ile, halihazırda ekonomik olarak daha üstün olan erkeğe, düğünde takılan takılardan da pay vermek bazı istenmeyen sonuçları da beraberinde getirebilecektir. Örneğin; ekonomik özgürlüğünü elde edememiş bir kadın, maddi zorluk çekmekten duyduğu endişe sebebiyle, her bakımdan çözülmüş bir evlilik birliğini devam ettirmeye zorlanacaktır. Üstelik bu durum, kanunlar ve kanun uygulayıcalar tarafından kendisine dikta edilen bir boyun eğiş olacaktır. Tüm bu nedenlerle; ziynet eşyalarının kime ait kişisel mal sayılacağının, dolayısı ile evlilik birliğinin sona ermesinin ardından kimin uhdesinde kalacağının tespiti yapılırken; eşlerin maddi durumları/ çalışma potansiyelleri/ eğitim düzeyleri gibi kriterler tek tek değerlendirilmelidir.
KAYNAKÇA
YILMAZ, Ejder, Hukuk Sözlüğü
Yargıtay 3. HD, T. 02.10.2017 – E. 2017/13340 – K. 2017/13119 sayılı kararı
Yargıtay 3. HD, T. 22.02.2018 – E. 2016/8760 – K. 2018/1566 sayılı kararı
ZEYTİN, Zafer: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimive Tasfiyesi
YARGITAY 3. HD 2014/21125 E. 2015/17417 K. 05.11.2015 T.
Comentários